16 Mart 2008 Pazar

kısa bir mola

Şu bi süre ayrı kalalım,bi süre konusmayalım,biraz ara verelim muhabbetleri kadar anlamsız buldugum baska hicbirsey yok! sanki ayrı kalınca konusmayınca karaterleriniz degişicek daha iyi anlasmaya baslayacaksınız ben size tamamen bitirmekle "bi süre" ara vermek arasındaki hicbir farkı söyliyim..ara da verseniz bitirsenizde bi süre acı ceken bi taraf olacak (büyük bir ihtimalle ara verme taraftarı olmayan taraf)...her iki durumda da acı evresi bittikten sonra birbirinizden soguyacaksınız...her iki durumda da belli bi süre sonra baskaları olacak.. yani bu bi süre ara vermek cık git hayatımdanın kibarcası mıdır?
ya da ilişkilerinizi "artist" gibi yasıyosunuz da yüzünüz eskimesin diye mi ara veriyorsunuz..anlamadım gitti neyse eğer bitsin istemiyorsanız bence ne yapın edin ara vermeyin:D tüm çabalarınıza rağmen ara verildiyse tekrar ders zilini de beklemeyin bence..

aydan gelmiş

ahh junkie ahh cok zor biriyle küs olmak bee!! valla aslında küs olmak güzel sey,erdem biryerde birine küsebilmek ama ben bu erdemden nasibimi almamısım hic küs olmayı beceremiyorum doğru ama barısmayı da beceremiyormusum nasıl olurki??küsmeyi beceremeyen insandaki nasıl bir yüzsüzlüktür ki 7\24 trip atabilir.. hayır küsmek istiyorsun,madem silmek istiyorsun,neden sonra sen sürünüosn be salak neden sen kıvranıyorsun..yok yok bu böyle olmayacak dur ben bir mesaj daha bırakayım..

15 Mart 2008 Cumartesi

en kötü yan


uykusuzluğun en kötü tarafı tam bişiler yapmaya karar verdiğin saatlerde uyku için ondan vazgecmek...


arkadaşsızlığın en iyi tarafı da ekecek birin olmadığı için böyle durumlarda suçluluk duymamak olsa gerek..

dostluk ve nietzsche



dost üzerine;


“Etrafımda her zaman birini fazla hissederim.” Yalnızlığa çekilmiş olan hep böyle düşünür.bir kere bir.. Bu zamanla iki olur.


“Ben” ve “benliğim” sık sık şunu görüşür: Bir dost olmasaydı nasıl dayanırdık? Yalnız olan için dost , daima üçüncüdür. Üçüncü bir mantardır ki iki kişi arasında başlayan bir konuşmanın devam edip derinlere dalmasını önler. Bütün yalnızlar için çok fazla derinlikler vardır. Onun için her zaman bir dosta ve onun yüksekliklerine özlem çekerler. Başkalarına olan inancımız , kendimizde olanı ve kime inanma isteğimizi ortaya çıkarır. Bir dosta olan özlemimiz bizi ele verir..


Çoğu zaman sevgi ve yalnızlık kıskançlığı atlamak isterler. Çoğu zaman tecavüz ederler ve bunu gizlemek için bir düşman ortaya çıkarırlar. “Hiç olmazsa benim düşmanım ol.” Dostluk dilemeye cesaret edemeyen gerçek saygı,böyle der. Bir dosta sahip olmayı , onun uğrunda savaşmayı göze almalı ve savaş yapabilmek için düşman olabilmeli. Dostundaki düşmana da saygı göstermeli. Dostuna, kendisine ulaşmadan yanaşabilir misin? İnsan dostunda en iyi düşmanını bulmalı. Ona karşı koyduğun zaman kalbinle ona en yakın olmalısın. Dostunun karşısında çıplak olmak mı istersin? Olduğun gibi görünmen dostuna şeref vermeli ; fakat o seni bunun için şeytana havale etmek ister. Olduğu gibi görünebilen çıldırtır. Çıplaklıktan ürkmeye bu derece mecbursunuz. Evet, eğer tanrı olsaydınız elbiselerinizden utanmaya mecbur olurdunuz.


Dostun için ne kadar süslensen azdır; çünkü onca “sen onca insanüstüne çok ve özlem ifade etmelisin. Dostunun çehresini görmek için ona uyanıkken baktın mı? Dostunun yüzünü başka nasıl görürsün. O pürüzlü ve mükemmel olmayan bir aynada kendi şeklinin görünüşüdür aslında. Dostunu uyurken gördün mü? Onun görüntüsü sana dehşet vermedi mi? Ah dostum, insan aşılması gereken bir şeydir.


Sezmek ve susmak konusunda dost usta olmalı. Her şeyi görmek istememelisin. Dostunun uyanıkken ne yaptığını rüyan meydana çıkarmalı. Senin öngörüşün, dert ortaklığın olmalı. Ta ki dostunun dert ortaklığı edip edemeyeceğini bilene kadar. O, belki sende keskin gözlü ve sonsuz bakışını seviyor. Dostuna olan dert ortaklığın sert bir kabuk altında saklanmalı ve bir dişin bu kabuğu ısırırken kırılmalı. O böyle tatlanır ve lezzetlenir. Dostun için temiz hava, yalnızlık,ekmek ve ilaç mısın? Bazıları kendi zincirlerini çözemezler fakat dostlarının kurtarıcıları olabilirler.


Köleysen dost olamazsın.


Uzaksan dost olamazsın.


Arkadaşlık var dostluk da olmalı


Zerdüşt böyle buyurdu.


Friedrich Nietzsche:15 ekim 1844’te bir alman kasabası olan röcken’de dünyaya gelen Nietzsche,luherci Protestan ,dindar bir ailenin çocuğudur.küçük yaşta babasını kaybedince ilköğretimini göreceği Noumburg’a annesi ve kız kardeşiylke yerleşir.Daha sonra 1858’de burs kazanarak gittiği Protestan yatılı okulu Schulpfortay’da üstün basarı göstererek eski yunan ve roma klasikleri üstüne temel bir eğitim aldı.1864’te aile geleneği gereği papaz olmak üzere Bonn Üniversitesi’ne gitti;ama burada filoloji bilgini Frederich Wilheim Ritschl’in etkisiyle Klasiklere ilgi duydu. Burada müzikle de uğrasan Nietzsche kompozisyon çalişmaları ardından 1868’de Prusya ordusunda askerlik yaptı.Ancak çeşitli nedenlerle bu görevinden alındı.Aynı yıl Basel Üniversitesinde filoloji profesörü olarak çalışmaya başladı. Bu yıllarda Arthur Schopenhaver’in felsefesini derinlemesine inceledi. Ertesi yıl İsviçre vatandaşı oldu ve Fransa-Prusya savaşında gönüllü olarak cepheye gitti;fakat dizanteri ve difteriye yakalanınca Basel’e geri döndü. Sağlığının giderek bozulması sebebiyle 1879’da görevinden ayrıldı. Bundan sonraki on yılını yalnız , fakat yoğun bir düşünsel çaba içinde geçirdi. Klasik filoloji’den tümüyle uzaklaşıp kendini felsefeye vermesi ve bunun yaşamında kısa ve yoğun bir şekilde yer alması, başyapıtı olan Zerdüşt’ü yazmasını sağladı. Baş yapıtta daha sonra ustalığını kanıtladığı “afrodizma üslubunu” geliştirdi.


Böyle Buyurdu Zerdüşt , Nietzsche ‘ in en temel düşüncelerinden biri olan “bengi dönüş” kavramı üzerine kurulmuştur. Her insanın yaşamımının baştan sona belirlenmiş bir bütün olduğunu , insanın yaşamını bütünlüğü içinde olduğunu,insanın yaşamını bütünlüğü içinde, olduğu gibi kabullenirse büyük bir özgürlük kazanacağını ileri süren Nietzsche ‘ye göre bu noktaya ulaşmış insan “üstinsan” olacaktır… (kum saati yay)

14 Mart 2008 Cuma

8 mart


Büyülendim gercekten büyülendim..modern dansla bi alakam olmadıgından mı bilmiyorum ama öyle birşeydi ki cidden yerime çiviledi beni..herhalde perde ve ışıklar açıkken sahnenin hazırlanmasına da ondan bu kadar sinirlendim..her ne kadar kapının 1 saat gec acılmasını önemsememiş olsamda.10.odtü Uluslararası Çağdaş Dans Günlerinden bahsediyorum evet 8 martta oradaydım ve bayıldım.Özellikle Çıplak Ayaklar'a, "dzzzt dzzt''ı sahneleyen topluluk 35 dk sahnede kaldı.Bu gösteriyi söyle anlatmıslar "hafızamızın uyusturuldugu,siddetin haklı gösterildiği;renk ,dil,din ve cinsiyet ayrımının arttığı gündelik yaşamımız tamamen 'kimlik' savaşına döndürüştürüldü." Etkileyici değil mi..